Yazar : Dr. Seyfullah ŞAHİNOĞLU
Holizm
(bütünsellik) ve holistik (bütünsel) kavramları, günümüzde
farklı ilmi disiplin ve bilimsel alanlarda yaygın olarak
kullanılmaktadır. Sürekli artan popülaritesi yanında etkinlik ve kapsamı da
genişleyen ve holistik bir dünya görüşü yahut bakış açısını simgeleyen bu
kavramlar; başta eğitim, felsefe, psikoloji ve tıp
olmak üzere;
sanattan müziğe, hukuktan işletme ve ekonomiye, tıp ve eczacılıktan mimarlık ve
mühendisliğe veya dil ve ekoloji çalışmalarından hemşirelik ve beslenmeye,
kısaca profesyonel birçok alanda büyük bir rağbet ve kabul görmektedir.
Genelde eğitim özelde din eğitiminde
temel amaç; kolektif bir şuuru haiz; inanç, düşünce, ahlak, değer ve kimliğe
dair her türden içerik ve ayrıntıyla şekillenen, toplumsal ve kültürel
zenginliğin devamını sağlamaya namzet ehil ve seçkin bir nesil inşa etmek
olarak özetlenmektedir. Bundan dolayı, eğitim sorunlarının küresel bir boyut
kazandığı günümüzde toplum ve uluslar, konuya ilişkin ortak çözümler bulmak ve
uygulamak amacıyla daha etkin ve kapsamlı bir model yahut yaklaşım arayışına
koyulmuştur. Neticede küresel sorunları göğüsleyebilecek kabiliyette bir insan
modeli geliştirmede en önemli görevin eğitime düştüğü fark edilmiş ve modern
eğitim anlayışının öngördüğü şekliyle ekonomik verimliliği esas alan tekdüze
bireyler yetiştirmek yerine; sevgi, saygı, şefkat, merhamet, öz farkındalık ve
sosyal adalet duygusu gibi evrensel ilke
ve değerleri benimseyen; doğa, yeryüzü ve evrene karşı sorumluluk bilinci
yüksek, erdem ve fazilet sahibi bir insan yetiştirmek en temel prensip olarak
kabul edilmiştir.
Holistik yaklaşım, eğitim sürecindeki
insanı sadece bilişsel veya duyuşsal yahut fiziksel veya zihinsel olarak tek
taraflı değil, ‘her yönüyle insan’
prensibine göre çok yönlü eğitip, geliştirip yetiştirmeyi amaçladığından
holistik yaklaşıma ait görüş ve düşüncelerin eğitim alanındaki tezahürünün
tespit ve analizi, son derece önemlidir. Holistik eğitim, insanı her yönüyle
olgunlaştırıp onu mümkün olan en iyi ve en güzele ulaştırmayı hedeflemektedir.
Kendini gerçekleştirme yolunda yaşamsal amaç ve kimlik arayışındaki insanın bu isteğine
kavuşması için tüm temel değerleri elde etmesi gerekmektedir. Bu da insanın, yaşamını sürdürdüğü toplum ve
doğal dünyada çeşitli anlamsal irtibatlar kurabilme imkan ve yeteneğine
bağlıdır. Bundan dolayıdır ki holistik yaklaşım, bir eğitim dönemi içerisinde
öğrencinin tüm yönleriyle bilinmesi ve tanınması, şayet varsa ihmal edilmiş
diğer yönlerinin de dikkate alınmasını istemektedir.
Bu çerçevede holistik yaklaşım,
özellikle İslam din eğitim ve öğretimi için adeta adanmış bir yapı ve görüntüye
sahiptir. Din eğitim ve öğretiminin amaç, metot ve muhteva gibi açılardan
yeniden ele alınması gerektiğini düşünen başta eğitimciler olmak üzere ilgili
herkes, daha ilk bakışta holistik eğitim modelinin özünü oluşturan esas, ilke
ve kuralların İslam’daki temel esas, ilke ve değer yapısıyla birebir
örtüştüğünü kabul etmektedir. Çünkü İslam dininin yegane ve biricik amacı olan
‘Allah’ın varlığı ve birliği’
meselesinin tüm derinliğiyle en temel öğretim konusu olarak işlendiği holistik
yaklaşımın İslam din eğitim ve öğretim alanına tahmin edilenden daha çok
yanaşması kaçınılmaz olmuştur. Dahası, holistik yaklaşım ve İslam’ın esasını
teşkil eden konular, hedef ve yöntem bağlamında ele alınırken söz konusu bu
benzerlik, eşleşme, örtüşme ya da uygunluk, deyim yerindeyse olağanüstü
seviyelere çıkmıştır.
Dolayısıyla bilimsel, felsefi ve teolojik altyapısı sağlam holistik bir
yaklaşımın ülkemizde din eğitim ve öğretim alanında yaşanan her türden eksiklik
ve yetersizliği telafi etmede yetkin; geleceğe dair somut ve vizyoner
perspektifi olan güçlü, kapsamlı ve yeni bir eğitim modeli geliştirebileceği
rahatlıkla söylenebilir.
Türkiye’de din eğitim ve öğretim alanındaki sorunların çözümü ve
öngörülen hedef ve beklentilerin gerçekleşmesi amacıyla holistik yaklaşım
içeren bir eğitim modeli uygulamanın imkan ve zaruretini sorgulayan bu kitap, ‘bu
yönüyle alana özgü kapsamlı ilk çalışma’ olmaktadır.