Yazar : Dr. Seyfullah ŞAHİNOĞLU
Aristo’nun, “Bütün, kendini oluşturan
parçaların toplamından daha fazla ve öte bir şeydir.” şeklinde özetlediği temel
yargıda ‘bütün’; anlamsal ve
fonksiyonel olarak gerçek bir önem ve üstünlüğü haizdir. Gerçekte bütün; her ne
kadar kendini oluşturan parçalara muhtaç gözükse de, yalnızca bileşen
parçaların çözümlenmesiyle anlaşılması mümkün olmayan bir yapıya sahiptir. Bu
bağlamda, herhangi bir konu veya
varlığın parça olarak değil de bir bütün olarak değerlendirilmesi önemlidir.
Çünkü holistik bir perspektif, bütünün tesadüfi bir yapılanmayla oluşmadığını
ve doğal döngüsü içerisindeki realitenin de, iç içe geçmiş bütünlerden meydana
geldiğini öne sürmektedir.
Holistik yaklaşım, eğitim sürecindeki insanı sadece bilişsel veya
duyuşsal yahut fiziksel veya zihinsel olarak tek taraflı değil, ‘her yönüyle insan’ prensibine göre çok
yönlü eğitip, geliştirip yetiştirmeyi amaçladığından holistik yaklaşıma ait
görüş ve düşüncelerin eğitim alanındaki tezahürünün tespit ve analizi, son
derece önemlidir. Holistik eğitim, insanı her yönüyle olgunlaştırıp onu mümkün
olan en iyi ve en güzele ulaştırmayı hedeflemektedir. Kendini gerçekleştirme
yolunda yaşamsal amaç ve kimlik arayışındaki insanın bu isteğine kavuşması için
tüm temel değerleri elde etmesi gerekmektedir.
Bu da insanın, yaşamını sürdürdüğü toplum ve doğal dünyada çeşitli
anlamsal irtibatlar kurabilme imkan ve yeteneğine bağlıdır. Bu açıdan
bakıldığında holistik yaklaşım, bir eğitim dönemi içerisinde öğrencinin tüm yönleriyle
bilinmesi ve tanınması, şayet varsa ihmal edilmiş diğer yönlerinin de dikkate
alınmasını istemektedir.
İnsan ve onu çevreleyen her şeyin özel
bir kıymet ve itibara sahip olduğunu savunan holistik yaklaşımın taraftar
bulmak ve kendini kabul ettirmek gibi bir amacının olmadığı, küresel sorunların
yol açtığı yaşamsal hasar ve tahribatı en aza indirmek ve acil çıkış yolu
arayan insana doğru ve gerçek formül vahut reçeteler sunmaktan başka bir şey
hedeflemediği, apaçık ortadadır. Başka bir deyişle holistik yaklaşım; tek yönlü
eğitime maruz kalmış insanın kendine çeki düzen vererek adeta baştan aşağı
yenilenmesini ve aslına rücu etmesini istemektedir. Bunun için de, onu birtakım
özgün becerilerle donatacak içkin potansiyelin süratle açığa çıkarılmasını
öncelemektedir. Özünde barındırdığı sağlam temelli birçok felsefe ve dünya
görüşünün yanı sıra özgün eğitim teknik ve yöntemleriyle bu amacın
gerçekleşmesini sağlamaktadır. Bu açıdan bakıldığında holistik eğitim; anlamlı
ve saygın ancak gerçekleşmesi hayli zor bu ve benzeri hedefleri göğüsleyerek
insanlığı 21. yüzyıl eğitim seviyesine taşımaya muktedir; gerçek, kapsamlı,
dengeli ve dinamik bir alternatif eğitim
sistemidir.
Dolayısıyla bilimsel, felsefi ve teolojik altyapısı
sağlam holistik bir yaklaşımın ülkemizde eğitim ve öğretim alanında yaşanan her
türden eksiklik ve yetersizliği telafi etmede yetkin; geleceğe dair somut ve
vizyoner perspektifi olan güçlü, kapsamlı ve yeni bir eğitim modeli
geliştirebileceği rahatlıkla söylenebilir.
Türkiye’de eğitim alanındaki sorunların çözümü ve
öngörülen hedef ve beklentilerin gerçekleşmesi amacıyla holistik yaklaşım
standartlarında bir eğitim modeli ortaya koymanın imkan ve zaruretini
sorgulayan bu kitap, ‘bu yönüyle alana özgü kapsamlı ilk çalışma’ olmaktadır.